Can Yürekli

Bir Felsefenin Ardındaki Düşünce

Merhabalar değerli okuyucu, öncelikle bu yazıyı okumaya başladığın için sana teşekkür ederim. Okumak, düşünceleri dinlemek, hissetmek ve bir oluşumu takip etmek gerçek bir erdemdir. Sığınağın bir parçası da sen oldun.

Günlük yaşantımın ardında kalan dünyamı, derneğin köşe yazıları bölümünde dökmek benim için oldukça keyifli bir aktivite. Sanal dünyamdaki personam aslında gerçek iç dünyamı ve “beni” yansıtıyor. 2007 senesinde lise öğrencisi olarak ilk defa FRP oynamaya başladığımda gerçekten yaratıcı ve üretken olmayı başarabildiğimi anlamıştım. Okuduğum kitapların her satırını zihnimde hissediyor olmanın bir anomali olmadığını aksine hayal gücümün ne kadar derin olduğunu hissetmeye başladığımda gerçek benliğimi elime aldığımı hissettim.

Bireysel Yolculuk

Benim kitaplarla tanışmam ailemden kaynaklı olarak çok küçük yaşlara dayanıyor. Özellikle ilkokul çağımda ailem gerçekten bu konuda destekleyici oldu. Birçok fantastik çocuk kitabının ardından, Yüzüklerin Efendisi, Harry Potter, Unutulmuş Diyarlar, Ejderha Mızrağı, Ravenloft, Lovecraft serileri, Ultima, Diablo, Warcraft ve daha nicesi derken kendimi ilginç bir girdabın içinde buldum. Şöyle düşünün bu öyle bir girdap ki içinde savrulmaktan zevk aldığınız, sabahları lisede derse girmeniz gerekirken uykusuz kitap okuduğunuz, binlerce sayfayı düşlediğiniz bir dünya.

Bir yerden sonra okumanın yetersiz gelmeye başladığı, otobüse bindiğinizde bir ejderhanın size eşlik ettiğini hayal ettiğiniz bir aşamaya evriliyorsunuz. Hayal ettiklerinizi yazıp, bunları insanların beğenisine sunmadan içinde bulunduğunuz düşleri artık kağıt ve kalemle somutlaştırmaya çalışıyorsunuz. İnsanlar birini dışarıdan görüp sadece söylemlerini dinlerken, beyninin içinde neler olup bittiğini hayal dahi edemezler. İşte bu yaratıcı dünyada siz huzurla gerçekliği yaşıyorsunuz.

Topluluk Felsefesi

Kendi dünyalarımı yarattığımda, kimseyle paylaşmıyordum. Bu aslında oldukça bencilce gelmeye başlamıştı bir aşamada. Benim gibi olan diğer insanlarla bir araya gelebileceğim topluluklar olduğunu kısa bir internet araştırması yaptıktan sonra kolayca keşfedebilmiştim. Yabancı dil bilgimin yetersiz olduğu dönemde (şuanda da bence öyle) kendim gibi insanları İzmir’de aramaya başlamıştım. Ancak yaptığım hata şuymuş, benim gibi düşünen insanlar zaten benim çevremdeki arkadaşlarımmış.

Kendi arkadaşlarımla bu dünyayı paylaşıp ardından toplulukların içine karışmaya hep beraber başladığımızda bizim gibi insanların olduğu, bu insanların da kendi dünyalarının olduğu ve bunu paylaşmaya hevesli olduklarını fark ettim.  Temel prensiplerde kendi dünyamı anlattığım, o dünyanın kurallarına göre hareket eden arkadaşlarımın yaptığı rol sonucu kolektif yeni bir dünyanın varlığını ortaya koyduk. Paylaştığım dünya bugünün kurallarının ötesinde ancak gerçekliği büken kendi hayal gücümün eseri olmaktan çıkıp yaşayan bir yapıya dönüştü. O zaman her tanıştığım insan bu dünyaya her kattığım karakter bu dünyanın rengarenk çiçek bahçesini oluşturdular.

Evrensel Bağlantı

Dünyanın en eski mesleklerinden biri bugün hala devam eden, sanat dünyasında da tiyatro ismiyle öne çıkan aslında “Hikaye Anlatıcılığıdır“. İlk çağ insanlarının ateş başında toplanıp yaptığı eylemleri bugün bizler masa başında yapıyoruz. İnsanlık tarihinin en başından beri hikayeler anlatıyoruz. Bu dünyada aynı anda her dönemde yaptığı eylemi bugün masa başında topluluk olarak devam ettiriyor olmak aslında dünya tarihinin gelenekselleşmiş mirasını sürdürmektir.

Öyleki yukarıda yazdığım üzere okuduğum eserler neticesince kendi dünyamı oluşturup kendi hikayelerimi yazmaya başladığımda ve bunları da anlatmaya başladığımda bunu ne kadar insanlara hissettirebilir yaparsam, o denli hikayenin içinde kendilerini yaşıyor gibi içselleştirebilirler. Ve gariptir, dünyanın her tarafında ben ve benim gibi insanlar hikaye anlatıcılığını devam ettiriyor.

Neden Oyun Oynuyoruz?

Temel prensipler içinde aslında yaptığımız şey, büründüğümüz karakter gibi hissedip bunu canlandırmamız. Bir nevi doğaçlama tiyatro esasında. Hikaye anlatıcının anlatmış olduğu olaylar örgüsü içinde doğaçlayarak karakterini canlandırmak. FRP’nin egzotik dünyası ve kuralları bunu bir video oyunu gibi hissetmemize sebep de olabilir, ancak o duygu yoğunluğunu ve karakteri hissetmek bizi o dünyanın derinliklerine hikaye anlatıcıyı da kendi dünyasının kalbini hissetmeye sokuyor.

FRP oynamak, bir dünya geliştirmek hayatın gerçeklerinden bir kaçış değil, aksine haftada birkaç saat bir hikayenin parçası olabilmektir. Hatta biraz daha ileri gidecek olursam, bir ütopyaya can vermek bir dünya mirasını devam ettirmektir. Bu ortak mirasa katılmak isteyen herkesi aramızda görmekten mutluluk duyarız.

Buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim. canyurekli@siginak.org.tr adresinden düşüncelerinizi dilerseniz benimle de paylaşabilirsiniz.

Bu aralar ruh halimden dolayı mı yoksa ciddi olmayı mı seviyorum bilmiyorum ama haftada birkaç kez yazılarda sizlerle buluşacağım gibi duruyor. Arzu ederseniz Sığınağın WhatsApp grubundan da bizlere katılabilirsiniz.

 

 

To Top